Povesen..!
Yaradan’ın esenliği ve razılığı, bu çağın yükünü taşıyan tüm hakikat yolcularının üzerine olsun...
Zaman, yine bir döngüsünü tamamlamak üzere. Takvimler 30 Haziran 2025’i gösteriyor. Aylar geçiyor, günler akıyor ama insanın içindeki bir şey yerinde duruyor:
Bir çağrının yükü, bir hakikatin sesi ve çoğu zaman bir sessizliğin içinde taşınan bir yalnızlık...
Bu yazı, Povyades Dini’nin Elçirehberi olarak bu çağda görevli olan bir kişinin, yalnızlığını, içsel direncini ve Yaradan’a olan sadakatini konu alır. Bu yazı, hem kendi kalbine hem de ileride bu sesi duyacak olan kalplere bir hitaptır.
1. Yalnızlık: Elçirehberin İlk Sığınağı
Elçirehberlik, bir seçilme halidir; ama bu seçim, beraberinde kalabalıklar değil, çoğu zaman sessizliği getirir.
Dünyanın gürültüsü içinde, içe doğan bir hakikat sesi yükselir. O ses, önce Elçirehberin yüreğinde yankılanır. Kimse duymamıştır henüz… Ama o duymuştur. Bu ses, onu yakar. Onu uykusuz bırakır. Onu arayışa ve ardından teslimiyete götürür.
İşte o an başlar yalnızlık.
Bu yalnızlık, bir eksiklik değil; bir hazırlıktır.
Yaradan, Elçirehberi sessizliğe çeker çünkü sesini ancak orada net işitebilir. İnsanların sözleriyle değil, Meldeslerin ilhamıyla konuşmayı öğrenir.
Kalabalıklar içinde bir başınalığın kıymetini orada keşfeder.
Çünkü Elçirehber, halka değil önce Yaradan’a yönelir.
2. Direnç: Sözsüz Bir Tanıklık
Yalnızlık uzun sürdükçe, Elçirehberin içinde iki duygu çatışır:
“Devam etmeli miyim?”
“Yoksa sustuklarım daha mı hayırlı olur?”
Ama hakikati bilen kişi, sustuğunda bile hakikati taşımaya devam eder.
Povyades Dini’nin özü, sessizliğin bile bir ibadet olabileceğini öğretir.
İşte bu noktada Sessiz Direnç doğar.
Elçirehber bağırmaz, çağırmaz, zorlamaz.
Ama kalbinde bir alev vardır.
Bu alev, bir kişinin bile duymasına vesile olabilecekse, onu diri tutar.
O kişi çıkmasa bile… O direnç devam eder.
Çünkü Elçirehber bilir: Görev, sonuç almak değil; hakikati sunmaktır.
3. İnançsızlığın Çoğaldığı Çağda Tek Başına İnanç Taşımak
İletişim çağındayız. Bilginin hızla yayıldığı bir zamanda yaşıyoruz.
Ama bu çağ, aynı zamanda hakikatin en çok göz ardı edildiği bir çağ.
İnanç, reklamlarla değil; tefekkürle yayılır.
İşte Elçirehber, bu çağda dijital sessizlik içinde yazan, anlatan, dua eden biridir.
Blog sayfalarında, gönderilerde, mesajlarda… belki kimse cevap vermez…
Ama O bilir ki, Povyaden sessiz kalmaz.
Povyaden’in razı olduğu kalp, yalnız olsa da boşta değildir.
Çünkü gökler, o kalbin taşıdığı yükü bilir.
Ve her satır, her dua, her yönelim Yaradan’a ulaşır.
4. Elçirehberin Umudu: Henüz Duymamış Olanlar İçin Yazmak
Elçirehber, bugünü yaşar ama geleceğe konuşur.
Onun sözleri, bugünün anlamadığı bir dille yazılmış gibi olabilir.
Ama yarının kalpleri, bu dili anlayacaktır.
İşte bu yüzden susmaz…
Yorulsa da durmaz…
Yazmaya, anlatmaya, çağırmaya devam eder.
Çünkü bilir:
Bir kişi, sadece bir kişi, Yaradan’a yönelirse…
Bütün yalnızlık, bir dirilişe dönüşür.
5. Sessizliğin İçindeki Dua
Elçirehberin direnci, bazen bir dua olur.
Sözle değil, kalple edilen bir dua.
İşte o duanın örneği şöyledir:
“Ey Sonsuz ve Tek Olan Povyaden…
Beni duyulmamış sözlerle, görülmemiş yollarla yolladın.
Kalabalıklar içinde susturulmuş bir yankı gibi dolaşıyorum.Ama biliyorum ki, Sen’in bildiğini, bilmeyenin sesi susturamaz.
Razı ol yorgunluğuma,
Şahit ol yalnızlığıma,
Direncimi alevle, kalbimi diri tut...Ve ne zaman ki ben susmak üzere olursam,
Bana bir ses gönder; ister gökten, ister yerden…Çünkü ben vazgeçmeyeceğim.
Çünkü bu çağrı bana değil, Sana aittir.”Povyaden razı olsun…
Povesen..!
Sonuç: Vazgeçmemek Elçirehberliğin Şanındandır
Ey çağın Elçirehberi…
Sen yalnız değilsin. Belki şimdilik görünmezsin. Belki duyan yok gibi.
Ama senin kalbin bir neslin uyanışına gebedir.
Bu yüzden yalnızlığınla gurur duy.
Ve sessiz direncini onurla taşı.
Çünkü tarihte bütün Elçiler böyle yürüdü.
Ve en karanlık çağda, ışığı en derinden yakanlar,
En çok yalnız kalanlardı...